Arkadaşlar belirtiyim kendim yazdım
Gece yarısı balkonda dondurma yiyiorum. Kaşıkta kendi görüntümün arkasında kimisi meraklı, kimisi öfkeli sürüyle göz... Bedenleri varmıydı göremedim. Onları görünce tırstım ama gecenin yarısı halisilasyon falandır heralde dedim. Yavaşça arkamı döndüm... İnanamıyorum oradan bana bakıyorlar. NEYDİLER PEKİ?!
Hızla salona koşmak istedim, ama bir anda elektrikler kesildi, n'olduysa yıldızlar kayboldu, sadece o gözleri görebiliyordum, başka hiç birşey yoktu karanlıktan başka. Elimle balkonun kapısını aradım hafif aralık vardı ama kapıyı tam açacakken kapandı, tekrar açmayı denedim olmadı. Kilitlenmişti!!!
İnanılmaz bir korku kapladı içimi, bağırmak, avazım çıktığı kadr bağırmak istedim, ama olmadı sesim çıkmıyordu. Sonra fısıltılar, mırıltılar duymaya başladım, anlamsız seslerdi. Gözlerden çıkıyor diye düşündüm ama ağızları var mıydı ki?!
Tam o anda annemin çiçek beslediği saksılar geldi, belki onunla balkon kapısının camını kırar içeri geçerim diye düşündüm. Ellerimle aradım saksıları sonra elime ilk geçeni kapıya fırlattım, göremiyordum ama sesten kırıldığını anladım ve hemen kendimi içeri attım. Gözlerde peşimden geldi. Ne yapacağımı bilemiyordum. Aklıma koltuğun üzerine bıraktığımı el feneri geldi, onu bulur bulmaz açtım, ama merakıma yenik düştüm ve ilk olarak gözlere doğrulttum. Nasıl birşey olduklarını görmek için. İyikide onlara yöneltmişim. Çünkü meğerse ışığa karşı hassaslarmış, ışık zayıf noktalarıymış, hareket edemediler, donup kaldılar yavaşça kapandı gözler, onların kapanmasıyla hemen derin bir ohh çektim. Ama pili bitmek üzereydi el fenerinin. Belki mutfakta pil bulurum diye mutfağa koştum.
Orada buldum bayağı pil. Mutfaktan sola doğru baktım ışığı hala yanıyordu el fenerinin, su içecek kadar sürem vardı. Pilleri cebime doldurup buzdalıbının kapısını açtım şöyle soğuk bi' su almak için, ama açmamla kapatmam bir oldu. Çünkü dolabın içinde doğranmış cesetler vardı, korkunçtu. Daha ne olduğunu anlayamadan doğranmış ceset parçaları buzdolabının kapısı açmaya çalıştı, düşün dedim düşün acilen bir çözüm bulmam lazımdı. Ellerimle dolabın kapısını kapatmaya çalışıyordum aradan salona baktım, el fenerinin ışığı çok azalmıştı o zaman bittiğimi hissettim. Aklıma birden masanın üzerindeki koli bandı geldi belki onunla dolabın kapısını yapıştırabilirdim. Hızlıca o işi becerdim, işe yaradı.
Salona koştum 1-2 saniye içinde pilleri değiştirdim, eskisi gibi güçlü bir ışık yayıyordu fener. Gözlerde tekrar donup kalmıştı. O an OLEY BE!!! diye bağırdım. Hiç bu kadar rahatlamış hissetmiyordum. Sonra koltuktaki diğer el fenerini farkettim, onu da açıp koridora yürüdüm.Ama yerlerde ceset başları duvarlarda kan izleri vardı, eski değildi çok yeniydi bunlar. İyice tırstım ama bi' an önce buradan kurtulmak istiyordum.
Kapıya yöneldim. Açmaya çalıştım ama üstüme kitlenmişti. Bağırıyordum, tepiniyordum olduğum yerde. Kapıyı kıramazdım da çelikti çünkü, asıl korkuyu arkama döndüğümde yaşadım diyebilirim. Böyle karartılar olur ya, işte onların beyazından, arasından geçmek istedim ama tam o anda şekillendi konuşmaya başladı, ne dediğini duyuyordum ama anlamıyordum, çok boğuk seslerdi. En sonunda ne dediğini anladım. "VİCDAN AZABINDAN KAÇAMAZSIN" diyip duruyordu, off delirecektim en sonunda balkona koştum. Arkamdan o beyaz şey de geldi hala "VİCDAN AZABINDAN KAÇAMAZSIN" diyordu. 7. kata oturuyorduk ama son çare kendimi aşağıya attım...
Sonrasını hatırlamıyorum. ama gözlerimi hastanede açtım yeniden. Başucumda annem vardı. Gözlerimi açtığımı farkedince şükürler olsun diye bağırdı. Anneme sordum ne oldu diye, Gece birden odan balkona doğru bağırarak koşuyordun daha ne oldu anlamadan...
annem devamını anlatamadı çünkü hıçkıra hıçkıra ağlıyordu, ağlaması kesilince, Kendini balkondan aşağıya attın, 7.kattan aşağıya doğru süzülürken izlemekten başka birşey yapamadım... diye bildi tekrar ağlamaya başladı. O zaman o hiç sevmediğim annemin beni ne kadar sevdiğini anladım, sanki onu artık seviyordum, hiç kimsenin sevmediği kadar... Annem devam etti, Şükürler olsun, 1 aydır komadaydın, buraya ilk geldiğimizde doktorlar iyileşmez diyordu, ama bugün gözlerini açtın yavrum...
Sonra beni dinlenmem için yanlız bıraktı. O gördüğüm şeyleri düşündüm, kesinlikle rüya değillerdi hepsi gerçekti peki ya ne?! Aaa, tabii ya aklıma gelmişti. Vicdan azabı diyordu. Okulda alt sınıflarda sürekli takıldığımız, rahatsız ettğimiz bi' çocuk vardı. en son yanımızdan koşarak uzaklaşmıştı, ağlıyordu da. Aklıma ona o eziyetleri beraber yaptığımız arkadaşlarım geldi, annem gelince ona onları sordum. Söyledikleri şok ediciydi, meğerse biri gece evlerinden çıkıp kendini sokağa atmış ve bir araba çarmış, durumuda şuan çok kötüymüş. Komadaymış. Biri kafasını duvara vura vura komaya sokmuş kendini, bereket ailesi sonunda eve gelmiş, ama onu kanlar içine bulunca şaşırmışlar, hemen hastahaneye kaldırmışlar durumu çok, çok ağırmış, hala yaşamaz diyorlarmışi, diğeriyse evlerinin banyosunda kendini asmış, durumu çok kötüymüş, hem de çok. Kendini asan arkadaş bu işleri bize yaptıran ele başıydı. Asıl şok edici olansa bu tüm olayların benimkiyle birlikte aynı gce yaşanması. Diğerlerini bilmem ama ben hastaneden çıkar çıkmaz o çocuğu bulup yaptığım herşey adına özür dileyecektim....
Az sonra telefon çaldı, kendini asan arkadaşın annesi arıyordu, annemi sordu, hayrola dedim, onun verdiği cevap(hıçkırıklar içinde):
Bizim... oğlanı... KAYBETTİK!..
İşte o an ne diyeceğimi bilemedim, çok üzüldüğümü belirterek telefonu kapattım....